Ordu
Osmanlı ordusu, kuruluşundan 20. yüzyılın başına kadar kara ve deniz kuvvetleri olmak üzere teşkilâtlanmıştı. 1909-1910 yıllarında Avrupa ordu teşkilâtına giren Hava kuvvetleri, 1912'de de Osmanlı Devletinde kuruldu. Osmanlıların kuruluşunda ordu, aşiret kuvvetlerinden meydana geliyordu. Fetihlerin genişlemesiyle, gönüllülerin, feth edilen yerlere iskânla da Türkmen bey ve kuvvetlerinin katılmasıyla asker miktarı artıp, teşkilâtlanmaya gidildi.
Beylik, akıncı ve gönüllü kuvvetlerine ilâveten 1361 yılında yaya (piyâde) ve müsellem (süvâri) olmak üzere muntazam ve dâimî ordu teşkilâtı kuruldu. Osmanlı kara kuvvetleri piyâde, süvâri eyâlet askerleri, teknik ve yardımcı sınıflardan meydana gelirdi. Piyâdeler; acemi, yeniçeri, cebeci, topçu, top arabacıları, lağımcı, humbaracı ocakları olmak üzere yedi ocağa ayrılırdı. Süvâriler de; sipâhi, silâhtar, sağ ulûfeciler, sol ulûfeciler, sağ garipler, sol garipler bölükleri olmak üzere altı bölüğe ayrılırdı. Eyâlet askerleri timarlı sipâhiler ve yerli kulu teşkilâtı olmak üzere ikiye ayrılırdı. Timarlı sipâhiler, Osmanlı ordusunun en önemli kısmı olup; timar sâhipleriyle, bunların beslemek ve yetiştirmekle yükümlü oldukları cebelülerden meydana gelirdi. Yerli kulu teşkilâtı; yurtiçi, geri hizmet, kale kuvvetleri teşkilâtı olmak üzere üç bölümdü. Yurtiçi teşkilâtı; belderanlar, cerahorlar, derbendciler, martalozlar, menzilciler, voynuklar gruplarından; geri hizmet teşkilâtı, yaya ve müsellemler ile yörüklerden; kale kuvvetleri teşkilâtı, azaplar, gönüllü ve beşlilerden meydana gelirdi. Akıncılar, Osmanlı ordusunun öncü kuvvetleri olup, kuruluşuna, gelişmesine ve genişlemesine çok hizmetleri geçti. Akıncılar onlu sisteme göre teşkilâtlanmışlardı.
Osmanlı ordusunda ateşsiz, ateşli, koruyucu silâhlar kullanılmaktaydı. Ateşsiz silâhlar; kılıç, ok, sapan, bozdoğan, topuz da denilen gürz, kamçı, döğen, balta, meç, şimşir, gaddara, yatağan, hançer, kama, mızrak, cirit, kantariye, kastaniçe, süngü, zıpkın, tırpan, çatal, halbart, mancınık, müteharrik kule; Ateşli Silâhlar; şayka, zarbazen, miyane zarbazen, şahî zarbazen, şakloz, drankı, bedoluşka, marten, ejderhan, kolonborna, miyane, balyemez adlarındaki toplar şişhaneli karabina, çakmaklı, fitilli çeşitleriyle tüfek, tabanca kullanılırdı. Zırh, karakal, miğfer, kalkan da düşman silâhından muhâfaza için kullanılırdı
1839 Tanzimat ilânına kadar ordu-yu hümâyûnda mülkî vazifeleri de olan askerî rütbeler şunlardır: Sadâret, vezir, beylerbeyi, ülâ, sancak beyi, alaybeyi, kaymakam, binbaşı, sağkolağası, yüzbaşı, mülâzım-ı evvel, mülâzım-ı sânî, zâbit vekili, başçavuş, onbaşı, nefer. Son devir askerî rütbeler ve İkinci Abdülhamîd Han (1876-1909) zamânında, 1900'de subay maaşları: müşîr (mareşal) iki yüz elli altın, ferik (korgeneneral) yüz altın, mirliva (tümgeneral) altmış altın, miralay (albay) yirmi beş altın, kaymakam (yarbay) on sekiz altın, binbaşı on iki altın, kolağası (kıdemli yüzbaşı) on altın, yüzbaşı beş altın, mülâzım-ı evvel (üsteğmen) iki buçuk altın, mülâzım-ı sâni (teğmen) iki altın, nefer (er) bir mecidiye (bir altının beşte biri). Bu maaşlar net ve kesintisiz olup, her ay da ihsân-ı şahâne (pâdişâh hediyesi) alan pekçok subay vardı.